Ah David Fincher ah! Sen böyle bir film yapmasaydın keşke. Senin yüzünden kolay kolay film beğenemez olduk.
Dövüş
kulübü kendi kategorisinde zirvede sayılacak bir filmdir. Bir
filmden çok barındırdığı felsefesi onun kendi krallığını
ilan etmesine yeter de artar bile.
Bir
otomobil firmasında çalışan uykusuzluk problemi çeken Anlatıcı
Narrator (Edward Norton) doktorun tavsiyesi ile hastaların
toplandığı grup terapilerine katılır. Burada Marla Singer’ la
(Helena Boham Carter) tanışır. Bir gün oturduğu dairenin
patlamış olduğunu görünce mecburen bir yolculukta tanıştığı
Taylor’ı (Brad Pitt) aramak zorunda kalır. Sonra barın önünde Taylor ın da kışkırtmasıyla birbirlerine vurmaya başlarlar.
Dövüş kulübünün temellerini tam da orada atarlar. Sonra
içindeki manyağı dışarı çıkaramayan kişilerle bu kulüp
gittikçe büyür. Anlatıcı Taylor'ın kendisine söylemediği
büyük bankaların merkezlerinin patlatılarak insanların
borçsuzlaştırılmasını hedef alan kıyamet projesinden haberdar
olur ve buna bir son vermesi gerektiğini düşünür. O sırada
Taylor ortadan kaybolur her yerde onu arar. Gittiği yerlerde büyük
saygı görür ve dövüş kulübünün ne kadar büyüdüğünün
farkına varır. Sonra… Sonrasını yazarsam izlemeyenlere
haksızlık etmiş olurum çünkü sonu çok güzel
Filmde
bir çok ayrıntı ve çok güzel replikler var ama benzinlikçi de
pompacı olarak çalışan elemanla Taylor'ın konuşmasına ayrıca
dikkat etmelisiniz.
İnsanoğlu
gittikçe daha zeki olması gerekirken, akıllı makineler aklımızı
başımızdan aldı. Ben bu filmi ilk izlediğimde tüketim
çılgınlığı şimdiki boyutlarında değildi şimdi bütün dünya
kafayı yemiş gibi… Lüks hastalığı her yeri sarmış.
Ülkemizde ve bütün dünyada o ne der? Bu ne der? Nasıl daha fazla
hava atabilirim gibi saçmalıklarla milyonlarca dolar para
harcanırken diğer tarafta açlıktan ölen insanlar, bombalanan
şehirler…Benim bi parolam var ; yediğim yemek, yattığım yatak!
Rahatça uyuyup karnını da doyurdun mu tamamdır. Ama etrafımızda
lüks evler, son model eşyalar, şatafatlı düğünler, küçücük çocuğa doğum günü kutlamaları ve daha bir sürü şey… Filmde
ne demiş Taylor baba:
Dinleyin
sürüngenler! Sizler özel değilsiniz, sizler güzel ya da eşi
benzeri olmayan kar tanesi de değilsiniz, sizler işiniz değilsiniz,
sizler paranız kadar değilsiniz, bindiğiniz araba değilsiniz,
kredi kartlarınızın limiti değilsiniz, sizler iç çamaşırı
değilsiniz, sizler herkes gibi çürüyen birer organik maddesiniz!
Bizler bu dünyanın şarkı söyleyip dans eden pislikleriyiz!
Hepimiz aynı pisliğin lacivertleriyiz.