30 Kasım 2015 Pazartesi

Dövüş Klübü - Fight Club

       

       
       Ah David Fincher ah! Sen böyle bir film yapmasaydın keşke. Senin yüzünden kolay kolay film beğenemez olduk.

       Dövüş kulübü kendi kategorisinde zirvede sayılacak bir filmdir. Bir filmden çok barındırdığı felsefesi onun kendi krallığını ilan etmesine yeter de artar bile.

       Bir otomobil firmasında çalışan uykusuzluk problemi çeken Anlatıcı Narrator (Edward Norton) doktorun tavsiyesi ile hastaların toplandığı grup terapilerine katılır. Burada Marla Singer’ la (Helena Boham Carter) tanışır. Bir gün oturduğu dairenin patlamış olduğunu görünce mecburen bir yolculukta tanıştığı Taylor’ı (Brad Pitt) aramak zorunda kalır. Sonra barın önünde Taylor ın da kışkırtmasıyla birbirlerine vurmaya başlarlar. Dövüş kulübünün temellerini tam da orada atarlar. Sonra içindeki manyağı dışarı çıkaramayan kişilerle bu kulüp gittikçe büyür. Anlatıcı Taylor'ın kendisine söylemediği büyük bankaların merkezlerinin patlatılarak insanların borçsuzlaştırılmasını hedef alan kıyamet projesinden haberdar olur ve buna bir son vermesi gerektiğini düşünür. O sırada Taylor ortadan kaybolur her yerde onu arar. Gittiği yerlerde büyük saygı görür ve dövüş kulübünün ne kadar büyüdüğünün farkına varır. Sonra… Sonrasını yazarsam izlemeyenlere haksızlık etmiş olurum çünkü sonu çok güzel
      Filmde bir çok ayrıntı ve çok güzel replikler var ama benzinlikçi de pompacı olarak çalışan elemanla Taylor'ın konuşmasına ayrıca dikkat etmelisiniz.
      İnsanoğlu gittikçe daha zeki olması gerekirken, akıllı makineler aklımızı başımızdan aldı. Ben bu filmi ilk izlediğimde tüketim çılgınlığı şimdiki boyutlarında değildi şimdi bütün dünya kafayı yemiş gibi… Lüks hastalığı her yeri sarmış. Ülkemizde ve bütün dünyada o ne der? Bu ne der? Nasıl daha fazla hava atabilirim gibi saçmalıklarla milyonlarca dolar para harcanırken diğer tarafta açlıktan ölen insanlar, bombalanan şehirler…Benim bi parolam var ; yediğim yemek, yattığım yatak! Rahatça uyuyup karnını da doyurdun mu tamamdır. Ama etrafımızda lüks evler, son model eşyalar, şatafatlı düğünler, küçücük çocuğa doğum günü kutlamaları ve daha bir sürü şey… Filmde ne demiş Taylor baba:
      Dinleyin sürüngenler! Sizler özel değilsiniz, sizler güzel ya da eşi benzeri olmayan kar tanesi de değilsiniz, sizler işiniz değilsiniz, sizler paranız kadar değilsiniz, bindiğiniz araba değilsiniz, kredi kartlarınızın limiti değilsiniz, sizler iç çamaşırı değilsiniz, sizler herkes gibi çürüyen birer organik maddesiniz! Bizler bu dünyanın şarkı söyleyip dans eden pislikleriyiz! Hepimiz aynı pisliğin lacivertleriyiz. 





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder